5 Mart 2018 Pazartesi

Türkiye'de Afet Politikaları


Türkiye iklim şartları topoğrafik ve tektonik yapısı nedeniyle neredeyse tamamı bir afet bölgesidir. 10. Kalkınma planı verilerine göre bir önceki dönemde şehirleşme oranı %67,5’tan %72,3’e yükselmiştir. Bu şehirleşme trendinin devam edeceği öngörülebilir. Şehirleşmenin artması nüfus yoğun bölgelerin oluşmasına bu da afetten etkilenen kişi sayısının artmasına yol açmaktadır. Günümüzde afet sonrası yapılacak müdahale planlarından afet risklerini azaltma planlarına geçilmiştir. Afet olmadan önce alınacak tedbirler daha önemli hale gelmiştir. Bu kapsamda risk ve risk azaltma kavramları önemli bir yer tutmaktadır. Bu kavramların yaygınlaşması ile beraber afetlere bakış açısı değişmiş öncelik afet sonrası müdahaleden afet öncesi önlemlere kaymıştır.
            En sık görülen afetler su baskını, sel, çığ, toprak kayması, yangın gibi afetler iken geniş bölgeleri etkilemesi ve yıkıcılığı sebebi ile en çok zararı veren afet ise depremdir. Ülkemizin deprem kuşağında olması, çarpık şehirleşme ile birleştiğinde en önemli sorun haline gelmektedir.
Türkiye'de Afet Politikaları



             Afet Politikaları
            Afet politikaları düzenlenirken tüm afetleri tek bir çatı altında toplayan bir yapı ile kurumlar arası koordinasyon sağlanmaya çalışılmıştır. AFAD bu koordinasyonu sağlayacak şekilde örgütlenmiştir. Afetler yapısı gereği büyük tahribatlar yarattığı için bunun yönetilememesi çok büyük felaketler ile sonuçlanacaktır. Ölümler, mal kayıpları, maddi ve manevi çöküş, insanlık krizleri, ekonomik krizler yaşanabilir hatta ülke bağımsızlıkları bile yitirilebilir.       

            Deprem
            Türkiye’nin afet politikalarında deprem çok önemli bir yer kaplamaktadır. Deprem Bölgelerinde Yapılacak Yapılar Hakkında Yönetmelik değiştirilerek yeni yönetmelik getirilmekte bu yönetmelikte çeşitli hesap değişiklikleri olsa da en önemli değişiklik haritanın değişmesidir. Son olarak yayınlanan yeni deprem haritası ile deprem bölgelerinde yapılacak yapılara etki eden ivmeler sadece 4 adet deprem bölgesi ile değil mevcut zeminin yapısına ve faya uzaklığına göre ivme değerleri alınacaktır. Eski deprem haritası ile yenisi arasında başka bir fark ise eski haritada yer alan Kırşehir ve Kırıkkale arasında bulunan bir daire şeklindeki 1. derece deprem bölgesidir. Bu bölge yeni haritada bulunmamaktadır. O bölgede bir fay hareketliliği bilinmemesine rağmen 1996 yılında yayınlanan haritada bu bölge birinci bölge olarak işaretlenmiştir. Yeni haritada ise bundan vazgeçilmiş görünmektedir. Kalan bölgelerde ise iki harita benzer bir görünüm sergilemektedir. Her ne kadar yeni yönetmelik yayınlanmaya çalışılsa da ülkemizde bir denetim eksikliği olduğu aşikârdır.
            Deprem uyarı sistemleri yaygınlaştırılarak stratejik önemi olan santraller, doğalgaz dağıtım hatları, rafineriler otomatik olarak kapatılmalı ve sirenler ile halk uyarılmalıdır.

            Yapı denetim
            1999 yılında çıkan yapı denetim yasası Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiş daha sonra 29 Haziran 2001 yılında 4708 numaralı kanun olarak yürürlüğe girmiştir. Bu kanun ile özel yapıda kamu hizmeti veren yapı denetim şirketleri kurularak faaliyete geçmiştir. Bakanlık tarafından yetkilendirilen bu şirketlerin en az 5 ortağa sahip olması ve bu ortakların mühendis veya mimar olması şartı aranmaktadır. Belirli deneyim belgeleri bulundurulması gerekmektedir. Mal sahibi bölgesinde yetkili istediği bir yapı denetim şirketi ile anlaşarak yapısını denetletmesi yasal zorunluluktur. Bunun yanında her şantiyede yapı denetimden ayrı olarak yapı sahibine çalışan şantiye şefi de bulunma zorunluluğu vardır.
            Yapı denetim yasası, önceki TUS (Teknik Uygulama Sorumlusu) uygulamasına göre denetimde bir artış ve yapıların daha güvenli yapılmasına katkı sağlamıştır (Karaoğlu, 2011, s. 93). Ancak yine de uygulamada bazı sorunlar görülmektedir. Bunların başında denetleyen ile denetçinin çıkar çatışması yaşamasıdır. Denetçi kendine para ödeyen kişiyi denetlemekte ve yeri geldiğinde ona karşı yaptırım uygulanmasını sağlamaktadır. Bu durumda denetçiler yaptırım uygulamaktan kaçınmakta ya da yaptırım uygulayan denetçiler yapı sahipleri tarafından seçilmeyip sistemden dışlanmaktadırlar. Şantiye şefi zorunluluğı da kağıt üzerinde kalmaktadır. İnşaat yapımı usta, kalfa gibi kişilerin inisiyatifine bırakılmıştır. Bu kişilerinde sertifikasız olması inşaat sektörünü denetimsiz bırakmıştır.
            Deprem haritalarının değiştirilmesi hesap yöntemlerinin geliştirilmesi sahada yapılan inşaata bu denetim mekanizması yüzünden hiçbir etki etmemektedir. Mevzuat düzenlemek yerine denetimleri etkin şekilde yapmak depreme dayanıklı yapı yapmak adına atılması gereken en önemli adımdır. Denetçi ile mal sahibi arasındaki çıkar çatışmalarını en aza indirmek için bu ikisi arasındaki bağın kaldırılarak bölgelerdeki yapı denetim firmalarına verilecek kontrol işleri bağımsız bir otorite tarafından sağlanmalıdır.

            Kentleşme
            Çarpık kentleşme afet zararlarını artıran önemli bir unsurdur. Sadece deprem değil, sel baskını, kuraklık, yangın gibi diğer afet risklerinin azaltılması da kentleşme ile yakından alakalıdır.  Son yıllarda gündeme gelen kentsel dönüşüm ile ilgili birçok tartışma gündemdedir. Özellikle depreme dayanıklı yapı stokunun artırılması, deprem sonrası toplanma ve barınma alanlarının bölgeye uygun şekilde sağlanması gerekmektedir. Toki konutlarının hazine arazisi üzerine yapılması ile arsa üretilmeye çalışılmakta ancak bu arazilerin bir kısmının sel yatağı üzerinde olduğu gerçeği göz ardı edilmektedir. Bu durumda zaman zaman sel baskınlarına maruz kalmakta, can ve mal kayıpları yaşanmaktadır. Afet risklerinin azaltılması için modern bir kentleşme anlayışı çerçevesinde yaklaşılmalı rant odaklı düşünülmemelidir. Coğrafi bilgi sistemlerinin gelişimi ile afet öncesi riskli bölgelerin belirlenmesi bu bölgelerde risk azaltıcı tedbirlerin alınması afet sonrası müdahale planlarının yapılması gerekmektedir. Gelecekte teknolojinin gelişmesine paralel bu politikaların uygulanmasında verimin artacağı düşünülmektedir.
            Afet sonrası toplanma ve barınma alanlarına belli kriterler getirilmelidir. Örneğin özellikle denize kıyısı bulunan yerlerde denize bitişik park, kordon alanları afet sonrası barınma ve toplanma yeri olarak planlanmakta ancak deprem sonrası bu dolgu alanları hasar görebileceği göz önüne alınmamaktadır.

            Sel Baskınları
            Kentleşme ile toprak örtüsünün kapatılması yağışların akışa geçme zamanlarını hızlandırmış ve özellikle insan yoğunluğunun çok olduğu şehirlerde sel baskınlarının sıklığını artırmıştır. Büyük şehirlerde sıklığı gittikçe artan bu baskınlar sonucu alt yapı hasar görmekte çok büyük maddi zarar meydana gelmekle birlikte can kayıpları da artmıştır. Havza bazında çalışmalar yapılarak şehirlerdeki sel yataklarının yeterlilikleri ölçülmeli buna göre gerekli alt yapı yapılmalıdır. Şehirleri etkileyebilecek baraj, set, regülatör gibi yapılar gelişen şehir şartlarına göre periyodik olarak tekrar değerlendirilmelidir. Şehirlerin yaşayan ve değişen yapısı yüzünden yapılan değerlendirmeler sık sık gözden geçirilmelidir. İklim değişikliği ile beraber yağış miktarları ve yağışlardaki düzensizlikler takip edilmelidir.
            Yangın
            Geçmişte ilk şehirleşmeler ile birlikte ahşap ve bitişik yapı stoku sonucu yangınlar bir anda büyük bir alana sıçrayarak büyük harslar verdiler. Günümüzde ise orman yangınları, sanayi yangınları ve tarihi bina yangınları daha tehlikeli olmaktadır. İtfaiye teşkilatları özellikle küçük yerleşim yerlerinde yetersiz kalmaktadır. Gelecekte izlenecek afet politikalarında itfaiye teşkilatında gönüllü çalışan kişilerin sadece kâğıt üzerinde kalmayarak uygulamada da sahada yer alması sağlanmalı böylece hem halkın bilinci artarken hem de insan kaynağı verimli bir şekilde kullanılmalıdır.
           
            Sonuç
            AFAD tüm afetlerden sorumlu olsa da farklı afetler için farklı politikalar gerekmektedir. Her afet türü için geliştirilecek politikalar ile gelecekte afet risklerini azaltabilir ve ülkemizi afetlere hazırlıklı hale getirebiliriz.  Ayrıca bakanlıklar arası koordinasyonu sağlaması açısından bakanlıklar üstü yapısının korunması AFAD için elzemdir.
            Sivil toplum kuruluşlarının afet sonrası müdahalede önemli bir yer tutuması özellikle 1999 depremi sonrası olmuştur. Bu tarihten sonra toplumda afet bilinci artmıştır. Gönüllü olmak isteyen insanları organize etmek en önce devletin görevi olmalıdır. Afetler ani gelişen olaylardır. Afet oluştuğunda ihtiyaç olan insan gücü bu gönüllü gruplar tarafından sağlanabilir. Ancak organizasyondaki çok başlılığı ortadan kaldırmak devletin görevi olmalıdır. Bu açıdan gönüllülere eğitim sağlanması, organizasyonu ve lojistiği AFAD’ın planlaması ile yürütülebilir. Önümüzdeki dönemde afet politikalarında gönüllüler daha önemli bir yer tutmalıdır. Gönüllüler aynı zamanda afet bilincinin tabana yayılmasında da rol oynayacaktırlar. Gerekli zamanlarda tatbikat yapılması hem afete hazırlık hem bilinç anlamında önemli olacaktır. Ancak yapılacak tatbikatların küçük birim ve kurumlara bırakılması bunu bir formalite olarak gören yöneticiler yüzünden daha çok kâğıt üzerinde kalmaktadır. Daha büyük tatbikatlar ile daha fazla verim alınacaktır.
            Afet söz konusu olduğunda AFAD çalışmalarını yaparken paydaşlar ile birlikte çalışmalıdır. Bu paydaşların bakanlıklar dışında meslek odaları, sivil toplum örgütleri, vatandaşlar ve hatta özel kuruluşlar da yer almalıdır. Oluşabilecek afetlerin olası sonuçları hakkında bilgilendirilmeli, zararların en aza indirilebilmesi için uygulanabilir öneriler getirilmeli ve paydaşların önerileri de dikkate alınmalıdır.
            Komşu ülkeler ile imzalanan protokollerle daha hızlı bir yardımlaşma içine girilmelidir. Bu sayede özellikle sınır bölgelerine yakın afetler ile çok büyük afetlerde ortak çalışma geçmişi olan örgütler beraber çalışabilir. Bu ortaklıkların geliştirilmesi ve ortak tatbikatlar ile örgütlerin berarber çalışma deneyimi kazanması sağlanmalıdır.
            Afet politikalarının oluşabilmesi ve oluşan politikaların takibi için verilerin toplanması, derlenmesi ve anlamlandırılarak açıklanması çok önemlidir. Şeffaf bir afet yönetimi ile ulaşılan ve ulaşılamayan hedefler analiz edilmelidir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder