29 Nisan 2018 Pazar

Coğrafya ve Devrim


            Kitap 2001 yılında Edinburg Üniversitesi Coğrafya Bölümünde yapılan konferansta sunulan makaleler derlenerek hazırlanmıştır. Akademisyenler tarafından hazırlanan bu kitap doğal olarak akademik bir dil içermekte içinde çokça dip not ile birçok kaynağa atıflarda bulunarak ileri okumaların yolunu açmaktadır. Toplantıda coğrafya disiplininin uygulama alanlarını ve gerçekleşen devrimleri açıklayan alanında uzman kişiler yer almıştır. Dört gün süren bu toplantının sonucunda 3 bölüm altında 12 makale yer almaktadır:
            Coğrafya ve Bilim Devrimi: Uzay, Mekân ve Doğa Bilgisi
            Coğrafya ve Teknik Devrim: Zaman, Mekân ve İletim Araçları
            Coğrafya Ve Siyasal Devrim: Coğrafya ve Devlet Yönetimi
Kitap Özeti



            Bu üç bölüm altında ele alınan makaleler şunlardır: Coğrafya ve Devrim Üzerine (David N. Livingstone ve Charles W. J. Withers), Uzay, Devrim ve Bilim (Peter Dear), Bilimde Ulusal Tarzlar: Bilim Devrimi’nde Bir Etmen Olabilir mi? (John Henry), Coğrafya, Bilim ve Bilim Devrimi (Charles W. J. Waters), Mekân İstilacılarının Devrimi: Darwin ve Wallace’ın Hayatın Coğrafyası Üzerine Görüşleri (James Moore), Haritayı Basmak, Fark Yaratmak: Ümit Burnu’nun haritasının çizilmesi, 1488-1652 (Jerry Brotton), Zamanda Devrim: Saatler ve Günlük Yaşamın Zamanla İlgili Yapıları (Paul Glennie ve Nigel Thrift), Fotoğrafçılık, Görsel Devrimler ve Victoria Coğrafyası (James R. Ryan), Coğrafyanın İngiliz Devrimleri: Oxford Coğrafyası ve Düşünceler Savaşı,1600-1660 (Robert J.Mayhew), Edme Mentelle’in Coğrafyaları ve Fransız Devrimi (Micheal Heffernan), “İmparatorluğa Yükselmek“: Amerikan cumhuriyetinin Ahlaki Coğrafyaları (David N. Livingstone), Alexander Von Humboldt ve Devrim: Varnhagen Von Ense Yazışmalarının Algılanma Coğrafyası (Nicolaas Rupke).

            Tüm bu makalelerde Rönesans, Aydınlanma, Bilim devrimi gibi tarihsel dönemlerin mekânsal doğası incelenmiştir. Bilgi coğrafyası kavramı ele alınarak bilginin oluşması ve yayılmasında coğrafyanın etkileri ele alınmıştır. Coğrafya ve devrim kavramları ayrı ayrı ve daha sonra birbirine etkileri araştırılmıştır.

            Devrim sözcüğü özgün anlamına 1543 yılında Kopernik’in gök cisimlerinin hareketlerini tanımlaması ile kavuşmuştur. Daha sonraları rejim değişikliği anlamında da kullanılmaya başlanmıştır. Siyasal devrimler bir tekerin dönüp eski haline gelmesi gibi bir süre sonra eski düzenin geleceğini ima ediyordu. 1789 Fransız Devrimi ile Devrim artık geri dönüşü olmayan değişimler anlamına gelmeye başlamıştır. Buna karşılık karşı-devrimciler eskiyi geri getirmek isteyenleri adlandırıyordu. Bugün teknolojik ve entelektüel değişimleri açıklamak için sanayi devriminde olduğu gibi kullanılmaktadır.

            Belli alanlar kendi devrimlerini yaratmıştır ve bu devrimler kendi alanlarında geri dönüşü olmayan yeni fikir ve uygulamalar getirmiştir. Bu devrimsel gelişmeler tüm alanı kökünden ve sürekli etkilemiştir. Antonine Lavoisier’nin oksijenli yanma kuramı flogiston kuramını devirmiştir ve “Kimya Devrimi” gerçekleşmiştir. Modern jeoloji, James Hutton’un İskoçya’daki yaptığı çalışmalar sonucu ortaya çıkardığı “zamanda devrim” ile başlamıştır. Tüm bu devrimsel gelişmelerde devrim olgusunu anlamada coğrafyanın yeri konusu ise yeterince çalışılmayan bir alandır.

            Entelektüel, siyasal ya da teknolojik gelişmelerin mekânsal ilişkiler ile incelenmesi hala araştırılması gereken bir konudur. Siyasal konularda devrimlerin coğrafyası daha çok incelenmiş diğer konularda ise neredeyse hiç ele alınmamıştır. Örneğin Common Sense (1776) Adlı eserinde Thomas Paine cumhuriyetçi savları doğacı yaklaşımlar ile savunmuştur. Krallığın babadan oğla geçmesinin doğaya aykırı bulmuştur. Ayrıca Amerika’nın İngiltere’den ayrılması “gerektiğini hiçbir uydu gezegeninden büyük değildir” diyerek savunmuştur. Bu örnek coğrafyanın radikal siyasal amaçlar için kullanılmasının en basit örneğidir.

            Bilim coğrafyası, farklı yerlerde üretilen bilginin üretildiği koşullar ile evrenselleşmeye giden yolu açıklamaya çalışır. Gerekli bilginin dolaşımı her zaman için bir sorun olmuş ve bilginin bulunduğu mekândan çıkıp yayılması için stratejiler geliştirilmiş böylece bilimin yayılması sağlanmıştır. Bu yayılma her zaman kolay olamamıştır. Voltaire, Manş denizini geçerek Fransa’dan İngiltere’ye gittiğinde tamamen farklı bir bilimsel dünyaya adımını attığını hayretle belirtmiştir.

            Darwin Devrimi döneminde dünyadaki coğrafi keşiflere eşlik eden bilim adamları dünyanın her köşesinden biyolojik çeşitlilik ile ilgili bilgiler gelmiştir. Darwin bu çeşitliliği coğrafya farklılıkları sebebine oturtarak kuramını geliştirmiştir. Doğal seçilim kuramı toprak istilası, saldırgan sömürgeci ve emperyalist fetih gibi jeopolitik terimlerden oluşmaktadır.

            Kitabın coğrafya ve devrim konularını doyurucu ve yeterince kapsadığı söylenemeyeceği gibi kitap da böyle bir iddiada bulunmamıştır. Kitap bu alanda gelecekteki çalışmalara bir yol gösterici, bir öncü olmakla yetinmektedir.

BÖLÜMLER

1.      Coğrafya ve Bilim Devrimi
            Bilimde yapılan deneylerin mekândan bağımsız olması beklenir. Bu tekrar edilebilirliğin ve bilim temel özelliklerindendir. Türkiye’de yapılan bir deney Amerika’da da aynı sonucu vermesi beklenir. Bu nedenle bilimsel bilgi ile coğrafya arasındaki ilişki etkisiz görülmüştür. Determinist bazı çevreciler her ne kadar bilimin gelişimini coğrafi koşullar ile açıklamaya kalkışmışlarsa da genel kabul bunun doğru olmadığı yönündedir.
            Bilimsel gelişmelerin, yerel koşulların ve bunlardan doğan ihtiyacın bir ihracı olarak ele alınabileceği bu bölümdeki ana fikri oluşturur. On sekizinci yüzyılda Darwin’in öne sürdüğü kuramları kabul eden ve karşı gelenlerin Londra haritasında konumları mekân ve entelektüel konum arasındaki bağları ortaya çıkarmaktadır.  Madenlerde kullanılan hava pompası sistemlerinin yerel bir ihtiyaç olarak Londra’da doğduğu ve coğrafi mekân ve yollar ile önce yakınlardaki Hollanda ve Belçika’ya daha sonra ise Fransa gibi uzak yerlere ulaştığı ele alınmıştır. Coğrafi keşifler ile elde edilen tropikal bitkilerin ve bu yolla elde edilen bilgilerle oluşan bitkibiliminin Fransa’da değil de Hollanda’da gelişimi de coğrafyanın önemini ortaya koyar. Günümüze geldiğimizde ise iletişim araçlarının gelişmesi, küreselleşme ve bilimin evrensellik ilkeleri ile ulusal tarzlar arasındaki farkın yok olmaya başladığını görülse de bir Alman ve Amerikan ekolünün farkını bugün bile hissetmekteyiz.

            Bilimde ulusal tarzlar var mıdır sorusu da esasen coğrafi farklılıklar ile ilgilidir?  Bilim insanlarının bölgesel farklılıkları onların mantık biçimlerini, eğitim sistemlerini etkileyerek on yedinci yüzyılda İngiltere ve Fransa’da olduğu gibi büyük farklılıklar yaratır. Hatta Bilim Devrimi doğuşunu bu coğrafi farklılıklardan doğan ekollerin çatışmasına borçludur. İngilizler bilimsel deneyleri olduğu gibi ve üzerinde test edilenden daha fazla yorum yapmadan ele alırken Fransızlar tüm bulunan olgulara bir açıklama getirme çabasındadır. Örneğin yer çekimi ile ilgili olarak Newton işin matematiksel modelini ortaya koymuş ve kenara çekilmiştir. Ancak yerçekimini gök itimi gibi daha değişik şekillerde ele alan Fransız bilim adamları cisimlerin neden düştüğünü genel olarak açıklamaya çalışmıştır. Hava vakumundaki çekim gücünü Fransızlar boşlukta oluşan küçük yaylar ile olduğunu öne sürerken İngilizler buna ihtiyaç duymamış sadece vakumda bir çekim olduğunu ileri sürmüşler Fransızlar gibi bunun neden ve nasıl olduğunu açıklama yoluna gitmemişlerdir. İngilizler yanlışlanması mümkün olmayan önermeler üzerinde kafa yormayı gereksiz bulmakta ve bunu felsefeye bırakmakta Fransızlar ise bilimin temel amacını bir şeylere açıklama getirmek ve felsefi sorulara cevap aramak olarak görmektedirler. Bilimde ilerleyen yıllarda İngiliz ekolünü tercih ederek evrenselleşecektir.


2.      Coğrafya ve Teknik Devrim
            Bu bölümde sanayi Devrimi ve bu devrimin daha spesifik alanlarda gerçekleştirdiği devrim niteliğindeki yenilikler ile coğrafya konuları arasındaki bazı ilişkiler ele alınmıştır.

            Teknikte ilerlemeler ve bu ilerlemelerin yayılması birçok farklı yol ile olmuştur. Matbaa, basılı haritaların etkisi, saat ve zaman algısının gelişerek değişmesi ve resimsel gerçekliğe yeni teknik bir boyut katan fotoğraf makinesi bu farklı yolların her birini oluşturur.

            1488 yılında Portekizli denizci Bartholomeu Diaz Ümit Burnu olarak bilinen noktayı keşfi, Batı dünyasında sadece coğrafi bir devrim değil aynı zamanda tüm tarihin akışını değiştirecek ticari ve siyasal bir çağı başlatmıştır. Basılı haritaların çoğalması ile harita üzerinde yer alan bilgiler doğru ya da yanlış demeden yayılmıştır. Dünya artık uzaktaki ticaret ağlarını haritalar üzerinden yöneten kişilerin elindedir. Bu haritacılık yöntemi ile bu bölgelerde yaşayan insanlar hakkında çok az bilgi vermiş ve buradaki insan ve yaşam şekillerini marjinalleştirerek yansıtmıştır. Bu durum keşfedilen topraklarda yaşayan halklara karşı ön yargı oluşmasına ve hatta bu halkların topluca katledilmesine kadar ilerlemiştir. Bu örnek basılı haritacılığın bir halkın yok oluşuna sebep olabilecek güce eriştiğinin bir göstergesidir.

            Saat teknolojisinin gelişmesi ile zaman ölçümünde bir devrim yaşanmıştır. Kitapta ise bu devrimin üç ayrı konusu olduğundan bahsedilmektedir. Saattin bir ölçüm aracı olarak yani saatin dakikanın ve saniyenin gelişmesi, toplumların zaman ölçümüne önem vermesindeki değişim ve zamanı ölçme ve kaydetme uygulamalarındaki farklı uygulamalar. Tüm bu farklılıklar coğrafi ifadeler ile dile getirilmiştir. Özel olarak ise İngiltere’nin Avrupa ile karşılaştırmalı olarak bu üç farklı manada zaman devrimi incelenmiştir.

            Fotoğrafın keşfi tam anlamıyla coğrafyada bir devrim yaramıştır. Bu sefer kitap devrimin coğrafyasını değil coğrafyadaki devrimi anlatmıştır. Viktorya döneminin İngiltere’sinde keşif gezileri büyük popülarite kazanmıştır. Bu gezilerde bulunan hayvan ve bitkilerin İngiltere’ye getirilmesi ile de İngiliz coğrafya bilimi ilerlemiştir. Bu gezilerde fotoğraf vazgeçilmez bir unsur haline gelmiştir. Öyle ki sırf fotoğraf çekebilmek için büyük çadırlar taşınarak karanlık odalar oluşturulmuştur. Fotoğrafsız biten gezilerde kâşiflerin Viktorya’dan özür dileyen mektuplarından anlaşılmaktadır ki kraliçe de bu fotoğraflara büyük değer vermektedir. Fotoğraf sadece gezilerin ve keşiflerin belgelenmesinde değil o coğrafyada yaşayan bitki, hayvan ve hatta insanların bir coğrafi öğe olarak ele alınmasını sağlamıştır. Balon ve çift mercekli fotoğraf makineleri ile de haritacılıkta yeni bir çığır açılmıştır. Bu fotoğraflar sayesinde eskisinden çok daha detaylı haritalar oluşturulabilmiş ve bunların kolay yolla çoğaltılması sağlanmıştır.

3.      Coğrafya ve Siyasal Devrim
            Siyasal devrimler Rus, Fransız, Çin, İran Küba devrimi gibi isimler ile yani coğrafyaları ile isimlendirilir. Bu bağlamda tüm devrimler ulusaldır ancak uluslar arası özellikler taşır. Devrimlerin oluş sebebini de kaynakların coğrafyalar arasındaki eşitsiz dağılımı olarak görebiliriz. Fransız Devrimi’nin oluş sebepleri arasında soğuk ve yağışlı geçen bir yaz ardından hasat yapılamaması gibi yerel coğrafya unsurlarının etkileri sayılabilir.

            On yedinci yüzyılda İngiltere’de mezhep çatışması coğrafya kitaplarında da kendini gösteriyordu. Protestan kilisesi bu coğrafya kitaplarındaki savlara işaret ederek kendilerinin Katoliklerden daha eski Hıristiyan olduklarını dolayısıyla papanın emrine girmeyeceklerini söylüyorlardı.

            Oxford üniversitesinde gelişen yöntemlerin sistematikleştirilmesi o güne kadar hâkim Aristocu bilimden ayrılıyordu. Bu ayrışma büyük ölçüde coğrafya alanında başlamıştır. Coğrafya keşif gezi defterleri olmaktan çıkıp belli bir sistematiğe dayalı bilim dalı haline gelmiştir. Coğrafyadaki gelişimler mezhepler arasındaki savaşın silahları haline dönüşmüştür.  Öyle ki tartışmalarda artık haritalar kullanılarak savlar üretilmektedir.

            Amerika Birleşik Devletleri’nin kuruluşu ve bir ulus bilinci kazanmasında Richard Moss’un etkisi büyüktür. 1790’lardan itibaren Amerikan coğrafyası hakkında artık Amerikalılar tarafından da bir şeyler yazılmaya başlamış ve sömürgeci bakış açısından ulusal kimlik bakış açısına geçiş olmuştur. Böylece Amerika birbirinden uzak eyaletlerde yaşayan halklardan ibaret değil tek ve büyük bir devlet olarak resmedilmiştir.

            Amerika’nın Fransa ve İngiltere’den bağımsız olmasını savunanlar özellikle coğrafi uzaklık ve büyüklükler üzerine yazıyorlardı.

SONUÇ
            Kitabın yazılış amacı coğrafya ile teknik, bilim ve siyasi devrimler arasındaki ilişki ile coğrafyada gerçekleşen devrimlerdir. Kitapta yer alan makaleler bu alanda çalışanlara öncülük etme amacındadır.

            Kitabın parçalı konusu ve bütünlükteki eksiklik hemen göze çarpmaktadır. Bilim ve teknik devrimlerin coğrafya ile ilişkilendirilmesinde kimi zaman çok dar alanlı örnekler kullanılsa da bu devrimlerin coğrafya ile ilişkilendirmesinde yenilik getirdiği ve ufuk açıcı olduğu söylenebilir. Ancak siyasi devrimler konusunda coğrafya diğer konulara kıyasla daha bilindiktir. Bu yüzden daha deneysel konuları ele alan makalelere yer verilmiştir. Siyasi devrimleri coğrafya ile ilgisini devrin coğrafyacıların kişiliği bağlamına indirgemesi kitabın zayıf yönünü oluşturmaktadır. Dünya sistemleri gibi jeopolitik konulara ise hiç değinilmemiştir.

            Kitap konu olarak çoğunlukla on yedinci yüzyıl ile on dokuzuncu yüzyıl arasında geçen iki yüz yıllık tarihi ele almaktadır. Ayrıca tüm makaleler genel olarak İngiltere bağlamında ele alınmıştır. Kitap sonunda kendisini yazarlarından tek biri hariç diğerlerinin ana dilinin İngilizce olduğunu söyleyerek eleştirmektedir. Tarihin kısıtlı bir zaman diliminde ve Batı Avrupa ekseninde yazılmış bu kitap anlatmak istediğini tarihte daha geniş bir zaman diliminde ve tüm dünya coğrafyası üzerinde anlatabilirdi. İslam coğrafyası, uzak doğu, Japon ve Rus coğrafyası kitapta ele alınmamışlardır.

            Tarihte yaşanan her olar uzayda bir mekâna sahiptir. Bu şekilde düşünüldüğünde tüm fiziksel dünya mekân ile ilişkilidir. Bu teoride her şeyin mekânsal ilişkisini coğrafi olarak ele alınabileceği anlamına gelir. Bu tür bir zorlama coğrafya bilimine bir şey katmayacağı açıktır. Kitapta kimi zaman bu tür zorlamalara gidilmiş ve hatta ötesine geçilmiştir. Bazen konuların coğrafya ile ilişkilendirilmesinde zorlama yoluyla olmuştur.

            Kitap kendisini alanda bir öncü olarak nitelendirmektedir. Eksik kalan yanları olarak sanat ve coğrafya arasındaki ilişkiyi inceleyen bir bölüm eklenebilirdi. Sanat akımları ve sanatta yaşanan devrimlerin kitabın genel gidişine uygun olarak işlenebileceği düşüncesindeyim. İktisadi sistemler ile coğrafya arasındaki ilişkinin de işlenmemiş olması bir başka eksiklik olarak göze çarpmaktadır.  Devletleri ve devrimleri etkilen en önemli etmenin ekonomik etmenler olduğu düşünüldüğünde bu konunun coğrafya ve siyasal devrim başlığı altında incelenebilirdi.

            Çok sayıda yazarın çok farklı konulardaki yazılarını birleştirmede başarılı bir kitap denilebilir. Bilimsel yazıları temel alan kitapta birçok dip not ve kaynakça gösterilmiştir. Kitabın amacı belli konularda öncü olup merak uyandırmak olduğundan bu dipnotlardaki ileri okuma tavsiyeleri oldukça yararlıdır. İçerisinde çok fazla terim ve anlamsal olarak zor konular olmasına rağmen çevirisi mükemmelle yakın. Coğrafya alanında yeni konular çalışmak isteyenler için yol gösterici bir kitap.

Özgün Adı: Geography and Revolution

Derleyenler: David N. Livingstone – Charles W. J. Withers
Çeviren: Dilek Cenkçiler
Yapı Kredi Yayınları
Çeviriye temel alınan baskı: The University of Chicago Press, Chicago, 2005
1. baskı: İstanbul, Ocak 2010
455 sayfa

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder